Yaş aldıkça eskiye özlem de artıyor.Eski yıllara ait anılarımız hep taze kalıyor.Ramazan ayına girdiğimiz bu günlerde "ahh nerde o eski Ramazanlar" dediğinizi duyar gibiyim.Ben de çocukluğumun,bir balon,bir mendille mutlu olduğumuz o yılları özlemle arıyorum.
Ramazan sadece dini bir ay değildir.İlk aklımıza oruç gelir ama, sosyal ve toplumsal bakımdan da önemli bir aydır.Bolluk ve bereket ayıdır.Küslerin barıştığı,iyiliğin, hoşgörünün,yardımlaşmanın, dayanışmanın ve eğlencenin de olduğu ,bizlere şükretmeyi öğreten anlamı büyük bir aydır.
Ramazan denince ilk aklıma gelenler, tuttuğum ilk tekne orucu,teravih namazları,sahur ve iftar sofraları,iftar davetleri, sıcacık pideler,şerbetler,ramazan davulcusu,ramazan gecelerinin eğlencesi Hacivat-Karagöz,meddahlar,kantolar...
Memleketim Isparta'da ilkokula gittiğim yıllarda,Ramazan yaz tatiline denk gelirdi.Oruçlar başlamadan bir iki gün öncesinden evlerde hummalı bir telaş başlar,alış verişler yapılır,iftarlık ve sahurluk malzemeler alınır.Özellikle sahur için tok tutacak yiyecekler hazırlanır.Cevizli tahinli haşhaşlı nokullar,katmerler yapılır ve börekler açılır,komşularla da paylaşılırdı.
Ramazan davulcuları maniler söyleyerek mahalle sakinlerini sahur için uyandırır.Ramazan ayı boyunca annem ve komşularımız bir araya gelir mukabele yaparlar (mukabele bir kimsenin Kuran'ı yüksek sesle okuması,onu dinleyenlerin Kuran'dan takip etmesidir),Ramazan sonunda da hatim duası olurdu.İftar saati yaklaştığında fırından sıcacık pideler alınır,evimizin yakınında Hastane Caddesinde bulunan Akoluk çeşmesinin buz gibi suyunu sürahiye doldurur iftar saatine yetiştirirdim, bu görev evin küçük kızı olarak bana verilirdi. Akşam ezanının okunması ve ramazan topunun patlaması ile birlikte oruçlar açılır duası yapılırdı.
Evimizin karşısındaki camiye teravih namazına giderdik,camide biz çocuklar bazen haylazlık yapar,gülme krizine girer teyzelerden azar işitirdik.
Ramazanın bir güzelliği de iftar davetleridir.Akraba dost ve komşular birbirini iftara davet eder,varlıklı olanlar da fakirlere ve hayır kurumlarında iftar yemeği verirdi.
Eskiler, Ramazan ayında iftara gelen misafirlerin evlerinin bereketini artırdığına,ev sahibine sevap kazandırdığına inanır bu nedenle misafirlere akşamın hatırası olarak"diş kirası"denilen küçük hediyeler verilirmiş.
Osmanlı imparatorluğu döneminde de adaletin simgesi bir yasa varmış,Ramazan ayında gıda ve eşya fiyatlarını devlet kontrol eder,bunlara zam yapılmaması için ihtarnameler yayınlar daha ucuza satılması için emredermiş.
Oruç musun diye soranlara büyüklerimiz Allah bilir derdi,oruç tutmayanlar oruçluya saygı duyar onların yanında yiyip içmezlerdi.Zekat ve fitreler verilir,sağ elin verdiğini sol el bilmezdi.
Gelir dağılımı bugüne göre daha adildi.Zengin ve fakir arasında bugün kadar uçurum yoktu.Zenginin sofrasında da fakirin sofrasında da çok farklı şeyler olmazdı.Köylü de kentli de üretirdi,çok kişinin bağı bahçesi vardı,her şeyimiz yerli ve milli idi,kendi kendimize yeterdik.İthal nedir bilmezdik,herkesin kileri kendi ürettikleriyle doluydu.Onun için kimsenin gözü başkasının sofrasında olmazdı.Devlet vatandaşının haklarını gözetir,vatandaşlar da devlet babasına sonsuz güvenir ve saygı duyardı.
Yardım ve dayanışmanın olduğu,birlik ve beraberlik içinde yaşayan,herkesin birbirine saygı duyduğu,üreten,ekonomik olarak güçlü olan,kaynaklarını israf etmeden kullanan toplumlarda insanlar mutlu, gelecekten umutlu olur.Dolayısıyla da Ramazanlar,bayramlar daha anlamlı yaşanır...
Ramazan Ayımız kutlu,sofralarımız bereketli olsun..