Uzmanlar, Küresel Isınma ve İklim Değişikliğinin sonucu olarak 2050 yıllarında, Antalya'nın çöl iklimine sahip olacağını söylüyor. Sadece Antalya değil tabi ki tüm dünyada tehlike çanları çalıyor.
"Kuru ve sıcak iklim yüzünden, nehirlerde su azalacak, Uludağ'a ve Davraz'a kar yağmayacak, Karadeniz iklimi Akdeniz iklimine dönüşecek hatta pamuk güneyde değil kuzeyde yetişecek, bitki türleri azalacak, hastalıklar artacak" gibi uzayıp giden can sıkıcı açıklamalar yapıyor uzmanlar.
Bu açıklamalara canımız sıkılsa da inanmak istemesek de İklim değişikliği nedeniyle ciddi bir tehlikeyle karşı karşıyayız. Karbon salınımı bunda en büyük etken.
Karbon salınımı diyoruz, küresel ısınma diyoruz, iklim değişiklikleri diyoruz, ileride yaşanacak kuraklıktan bahsediyor, Antalya çöl iklimine sahip olacak diyoruz...
Bu olumsuz durumlara turizmin etkisi ne yönde oluyor?
Yüzde 10 etkisi olduğu söyleniyor...!
Kurban Bayramı'nda, Antalya'ya 1 milyon 20 bin araç, 7 bin 168 yolcu otobüsü gelmiş ve uçak trafiği 4 bin 300'e ulaşmış. Kara ve hava yoluyla, kenti 4 milyona yakın kişi ziyarete geldi. Bu sadece bayram verileri! Antalya nüfusunun 2 milyon 696 kişi olduğunu hatırlatmak isterim.
Ayrıca yıl boyunca, yine milyonlarca insan turizm amaçlı Antalya'ya geliyor. Hatta rekorlar kırıyoruz.
Antalya nüfusu turizm sezonunda ve bayram tatillerinde üç-dört katı artıyor. Haliyle trafikteki araç sayısı da artıyor. Kayıtlı ve kayıtsız göçmenleri bu sayıya dahil etmiyorum. Onların sayısı da oldukça kabarık.
Bakan Uraloğlu açıkladı, "6 Temmuz 2024 tarihinde Antalya Havalimanı'na 1179 uçak trafiği ile 206 bin 21 yolcunun geldiğini, yılın rekorunun kırıldığını" söyledi. Bu sadece bir günün verisi!...
Bu arada uçakların, en yüksek 'Karbon Salımı' yapan ulaşım aracı olduğunu söylemek isterim.
Rekor kırdık diye övünelim mi, sonradan ağlayıp dövünelim mi? Bilemedim!
Turizm ekonomik büyümemize katkı sağlıyor.
Turist gelsin güzel, turizm gelirlerimiz artıyor çok güzel.
Fakat, turizmin olumsuz tarafları ve çevreye verdiği olumsuz etkileri de var.
Turizm ile, zaten tehlike çanları çalan doğal kaynaklarımızın hızlı tükendiği gibi bir gerçek var.
Yapılan araştırmalar, Türkiye'nin 2024 kaynaklarını bitirdiğini 2025 kaynaklarını çoktan tüketmeye başladığını söylüyor.
Ayrıca 10 ülkede turizmin karbon salınımına etkisi incelenmiş, turizmin karbon salınımına pozitif yönlü etkilediği anlaşılmış.
Yanlış anlaşılmasın turizm düşmanı değilim, sadece bu konuda yapılan araştırmaları ve sonuçlarını sizlerle de paylaşmak istedim.
"Turizm Candır, Dünyanın en güzel şehri Antalya Canan"
"Olmak ya da olmamak işte bütün mesele bu"
Karbon salınımını azaltmazsak, yaşamamız için gerekli olan beslenmeden ve soluduğumuz havaya kadar her şeyimizi kaybedebilir, su sıkıntısının yaşanmasıyla birlikte temel besinlerimizi bile yetiştirmekte zorlanırız.
Karbon salınımını azaltmanın yolları aslında çoğu zaman dile getiriliyor fakat millet ve Devlet olarak uygulamada sorun yaşıyoruz.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek geçtiğimiz günlerde karbon ayak izinin vergilendirilmesi gerektiğini söylemişti. Karbon vergisi yolda mı? Kimler verecek? Karbon vergisi, karbon salınımına çare olacak mı?
Bunun da faturası dar gelirliye, karbon ayak iziyle hiç alakası olmayanlara kesilirse hiç şaşırmam.
Yaşayıp göreceğiz...