45.Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Kongresi

GÜNDEM - GENEL (DM) - DEMİRKAN MEDYA | 22.04.2024 - 13:25, Güncelleme: 22.04.2024 - 13:25 11966+ kez okundu.
 

45.Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Kongresi

Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Kongresinin 45.’si, 17 - 21 Nisan 2024 tarihleri arasında Antalya Susesi Kongre Merkezinde yapıldı. 280 Oturum Başkanı ve Konuşmacının en güncel bilgi ve deneyimlerini aktardığı bilimsel programda; 3 Kurs, 32 Panel, 15 Konferans, 9 Sözel Bildiri Oturumu, 9 Uzmanına Danış Oturumu, 11 Çalışma Grubu Toplantısı, 3 E-Poster Oturumu ve 212 bildiri sunumu yer almaktadır.
                                                                                                              Türkiye Endokrinoloji Ve Metabolizma Derneği Başkanı Prof. Dr. Mustafa Cesur, '' Ülkemizde TEMD olarak bizim yaptığımız bir çalışmada erkeklerde %78.7, kadınlarda %80.4 oranında en az bir lipid anormalliği olduğu tespit edilmiştir ve bu oldukça yüksek bir orandır. Yüksek total kolesterol, LDL kolesterol ve Trigliserid oranları yaşla birlikte artmaktadır ve en yüksek oran 45-65 yaş aralığında görülmüştür. Dislipideminin önemine gelince; orta-yüksek gelir düzeyindeki ülkelerde ölümlerin %40’ı Kardiyovasküler Hastalıklara (KVH) bağlıdır. Kardiyovasküler ölümlerin de %40’ından Dislipidemiler sorumludur. Hiperkolesterolemi kalp damarlarının etkilendiği koroner arter hastalığı ve beyin damarlarının serebrovasküler hastalık başta olmak üzere ateroskleroz yani damar sertliği ile yakından ilişkilidir. Plazma total kolesterol ve LDL kolesterol düzeylerinin yüksekliği koroner arter hastalığı ve kardiyovasküler nedenlere bağlı ölüm doğrudan ilişkili bulunmuştur. Orta ve yüksek riskli hastalarda LDL-Koleterol düzeylerinin düşürülmesi, kardiyovasküler olayları azaltır. Hipertrigliseridemi de özellikle yağlı karaciğer ve pankreatit riskini artırdığı gibi yanı sıra ateroskleroz oluşumuna da katkı sağlar. Dislipidemi ateroskleroz oluşumunda temel faktördür. Çok yaygın görülür ve semptom vermeden seyredebilir. Aterosklerotik süreçte en önemli rolü LDL kolesterolün oynadığı unutulmamalıdır'' diye konuştu. Türkiye Endokrinoloji Ve Metabolizma Derneği Başkan Yardımcısı  Prof. Dr. Ayşe Kubat Üzüm, '' Hipertansiyon, kan basıncı yüksekliği ile kendini gösteren, ciddi komplikasyonlara neden olabilen ve toplumda yaygın olarak görülmesi nedeniyle önem verilmesi gereken bir sağlık problemidir. Ülkemizde yapılan çalışmalar yaklaşık her üç kişiden birinde yüksek tansiyon olduğunu bize göstermiştir. Yaş ilerledikçe sıklığı daha da artmaktadır. Kontrolsüz hipertansiyon; görme kaybı, kalp damar hastalıkları, kalp yetersizliği, inme, böbrek yetersizliği gibi önemli sağlık sorunlarını da beraberinde getirmekte, hatta ölüme sebep olabilmektedir. Tüm hipertansiyon hastalarının yaklaşık %80-90’ının net bir tıbbi sebebi yoktur. Kesin bir sebebe bağlanamayan, esansiyel hipertansiyon olarak adlandırdığımız bu hasta grubunda yaşla birlikte damar duvarında meydana gelen değişiklikler, genetik yatkınlık, yaşam şekli gibi pek çok faktör hipertansiyonun gelişmesinde rol alabilir. Bu hasta grubunda temel amaç, iyi bir kan basıncı ayarı yaparak organ hasarını önlemektir '' dedi.  Türkiye Endokrinoloji Ve Metabolizma Derneği Genek Sekreteri Prof. Dr. M. Eda Ertörer ''Endokrin bozuculardan bireysel çabalarla tamamen korunabilmek mümkün değildir. Bu konuda, kanun koyucu ve uygulayıcılara çok önemli roller düşmektedir. Endüstriyel atıkların doğaya karışma sürecinde sıkı kontrol protokolleri belirlemiş uluslararası mecralarla ortak hareket edilmesi, yapılacak bağımsız çalışmalara destek verilmesi, tarımda sık kullanılan ve ürünlerde birikebilen bazı ilaçların (pestisit ve fungisitler) çok iyi denetlenmesi, ağır metallerle ilgili alanlarda çalışanların özellikle gebelik ve bebeklik dönemlerinde yakın takibi, ev içi maruziyete karşı gerekli önlemlerin alınması; bunlardan sadece bazılarıdır. Endokrin Bozuculardan korunmada bireysel olarak alınabilecek önlemler şu şekilde sıralanabilir: Plastik kapların mümkün olduğunca kullanılmaması, cam kapların tercih edilmesi (naylon torba, saklama kabı gibi…) ,Plastik kaplar içinde bulunan gıdaların ısıtılmaması, güneşte ısınmış plastik şişe içeriğinin tüketilmemesi (örneğin plastik şişede beklemiş su gibi…) ,Teflon ev eşyalarının kullanılmaması, Hazır gıdalardan uzak durulması, Yaş sebze meyvenin çok iyi yıkandıktan sonra yenmesi, Kokulu deterjan ve kozmetiklerde kaliteli ürünlerin tercih edilmesi, Yüksek dozda soya içeren destek vitaminlerin kullanılmaması, Bebeklerin olabildiğince anne sütü ile beslenmesi ve süt yoluyla bebeğe geçiş olabileceğinden emziren annenin beslenmesine dikkat etmesi,İç mekanların iyi havalandırılması,Yaşamımızın her alanına girmiş olan Endokrin Bozucular sağlığımızı tehdit etmektedir. Basınımızın desteği ile halkımızı ve kanun koyucuları bu konuda bilgilendirmeyi kutsal bir görev olarak biliriz '' dedi Türkiye Endokrinoloji Ve Metabolizma Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Zeynep Cantürk.''bOsteoporoz (halk arasında bilinen ismi ile KEMİK ERİMESİ), kemik kütlesinde azalma ve mikro yapısında bozukluk sonucu gelişmekte olup, kırık riskinde artışa yol açan, en sık görülen metabolik kemik hastalığıdır. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de nüfus giderek yaşlanmakta, osteoporoz ve buna bağlı kırıklar artış göstermektedir. Dünyada 50 yaşın üzerindeki her 3 kadından birinin ve her 5 erkekten birinin hayatının bir döneminde kırık yaşayacağı, ülkemizde de 50 yaş üzerindeki her 4 kişiden birinde osteoporoz bulunduğu bilinmektedir. Aslında önlenebilen ve tedavi edilebilen bir hastalık olan osteoporoz, günümüzde önemli bir ekonomik ve sosyal problem haline gelmiştir. Menopoz sonrası dönemde kadınlarda sık görülen osteoporoz, sadece kadınların hastalığı olmayıp, yaş ilerledikçe erkeklerde de görülmektedir. Sanılanın aksine osteoporoza bağlı kemik ağrıları sık görülmemekte, ağrı çoğunlukla kırık oluştuktan sonra ortaya çıkmakta, kırıklar genellikle hafif bir travma ile veya kendiliğinden olmaktadır. Osteoporoz, omurga kemiklerinde çökme kırığı oluşturarak boy kısalığı ve kamburluğa kalça kırığı oluşturarak sakatlık ve ölüm riskinde artışa yol açabilmektedir.  Kırık nedeniyle başkalarına bağımlı hale gelen bireylerde, sosyal etkileşim azalmakta ve aktiviteleri kısıtlanan bireylerde yaşam kalitesi bozulmaktadır. Duygusal olarak da etkilenen bireylerde sonunda psikolojik problemler gelişebilmektedir.
Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Kongresinin 45.’si, 17 - 21 Nisan 2024 tarihleri arasında Antalya Susesi Kongre Merkezinde yapıldı. 280 Oturum Başkanı ve Konuşmacının en güncel bilgi ve deneyimlerini aktardığı bilimsel programda; 3 Kurs, 32 Panel, 15 Konferans, 9 Sözel Bildiri Oturumu, 9 Uzmanına Danış Oturumu, 11 Çalışma Grubu Toplantısı, 3 E-Poster Oturumu ve 212 bildiri sunumu yer almaktadır.

                                                                                                             

Türkiye Endokrinoloji Ve Metabolizma Derneği Başkanı Prof. Dr. Mustafa Cesur, '' Ülkemizde TEMD olarak bizim yaptığımız bir çalışmada erkeklerde %78.7, kadınlarda %80.4 oranında en az bir lipid anormalliği olduğu tespit edilmiştir ve bu oldukça yüksek bir orandır. Yüksek total kolesterol, LDL kolesterol ve Trigliserid oranları yaşla birlikte artmaktadır ve en yüksek oran 45-65 yaş aralığında görülmüştür. Dislipideminin önemine gelince; orta-yüksek gelir düzeyindeki ülkelerde ölümlerin %40’ı Kardiyovasküler Hastalıklara (KVH) bağlıdır. Kardiyovasküler ölümlerin de %40’ından Dislipidemiler sorumludur. Hiperkolesterolemi kalp damarlarının etkilendiği koroner arter hastalığı ve beyin damarlarının serebrovasküler hastalık başta olmak üzere ateroskleroz yani damar sertliği ile yakından ilişkilidir. Plazma total kolesterol ve LDL kolesterol düzeylerinin yüksekliği koroner arter hastalığı ve kardiyovasküler nedenlere bağlı ölüm doğrudan ilişkili bulunmuştur. Orta ve yüksek riskli hastalarda LDL-Koleterol düzeylerinin düşürülmesi, kardiyovasküler olayları azaltır. Hipertrigliseridemi de özellikle yağlı karaciğer ve pankreatit riskini artırdığı gibi yanı sıra ateroskleroz oluşumuna da katkı sağlar. Dislipidemi ateroskleroz oluşumunda temel faktördür. Çok yaygın görülür ve semptom vermeden seyredebilir. Aterosklerotik süreçte en önemli rolü LDL kolesterolün oynadığı unutulmamalıdır'' diye konuştu.

Türkiye Endokrinoloji Ve Metabolizma Derneği Başkan Yardımcısı  Prof. Dr. Ayşe Kubat Üzüm, '' Hipertansiyon, kan basıncı yüksekliği ile kendini gösteren, ciddi komplikasyonlara neden olabilen ve toplumda yaygın olarak görülmesi nedeniyle önem verilmesi gereken bir sağlık problemidir. Ülkemizde yapılan çalışmalar yaklaşık her üç kişiden birinde yüksek tansiyon olduğunu bize göstermiştir. Yaş ilerledikçe sıklığı daha da artmaktadır. Kontrolsüz hipertansiyon; görme kaybı, kalp damar hastalıkları, kalp yetersizliği, inme, böbrek yetersizliği gibi önemli sağlık sorunlarını da beraberinde getirmekte, hatta ölüme sebep olabilmektedir. Tüm hipertansiyon hastalarının yaklaşık %80-90’ının net bir tıbbi sebebi yoktur. Kesin bir sebebe bağlanamayan, esansiyel hipertansiyon olarak adlandırdığımız bu hasta grubunda yaşla birlikte damar duvarında meydana gelen değişiklikler, genetik yatkınlık, yaşam şekli gibi pek çok faktör hipertansiyonun gelişmesinde rol alabilir. Bu hasta grubunda temel amaç, iyi bir kan basıncı ayarı yaparak organ hasarını önlemektir '' dedi.

 Türkiye Endokrinoloji Ve Metabolizma Derneği Genek Sekreteri Prof. Dr. M. Eda Ertörer ''Endokrin bozuculardan bireysel çabalarla tamamen korunabilmek mümkün değildir. Bu konuda, kanun koyucu ve uygulayıcılara çok önemli roller düşmektedir. Endüstriyel atıkların doğaya karışma sürecinde sıkı kontrol protokolleri belirlemiş uluslararası mecralarla ortak hareket edilmesi, yapılacak bağımsız çalışmalara destek verilmesi, tarımda sık kullanılan ve ürünlerde birikebilen bazı ilaçların (pestisit ve fungisitler) çok iyi denetlenmesi, ağır metallerle ilgili alanlarda çalışanların özellikle gebelik ve bebeklik dönemlerinde yakın takibi, ev içi maruziyete karşı gerekli önlemlerin alınması; bunlardan sadece bazılarıdır.

Endokrin Bozuculardan korunmada bireysel olarak alınabilecek önlemler şu şekilde sıralanabilir: Plastik kapların mümkün olduğunca kullanılmaması, cam kapların tercih edilmesi (naylon torba, saklama kabı gibi…) ,Plastik kaplar içinde bulunan gıdaların ısıtılmaması, güneşte ısınmış plastik şişe içeriğinin tüketilmemesi (örneğin plastik şişede beklemiş su gibi…) ,Teflon ev eşyalarının kullanılmaması, Hazır gıdalardan uzak durulması, Yaş sebze meyvenin çok iyi yıkandıktan sonra yenmesi, Kokulu deterjan ve kozmetiklerde kaliteli ürünlerin tercih edilmesi, Yüksek dozda soya içeren destek vitaminlerin kullanılmaması, Bebeklerin olabildiğince anne sütü ile beslenmesi ve süt yoluyla bebeğe geçiş olabileceğinden emziren annenin beslenmesine dikkat etmesi,İç mekanların iyi havalandırılması,Yaşamımızın her alanına girmiş olan Endokrin Bozucular sağlığımızı tehdit etmektedir. Basınımızın desteği ile halkımızı ve kanun koyucuları bu konuda bilgilendirmeyi kutsal bir görev olarak biliriz '' dedi

Türkiye Endokrinoloji Ve Metabolizma Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Zeynep Cantürk.''bOsteoporoz (halk arasında bilinen ismi ile KEMİK ERİMESİ), kemik kütlesinde azalma ve mikro yapısında bozukluk sonucu gelişmekte olup, kırık riskinde artışa yol açan, en sık görülen metabolik kemik hastalığıdır. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de nüfus giderek yaşlanmakta, osteoporoz ve buna bağlı kırıklar artış göstermektedir. Dünyada 50 yaşın üzerindeki her 3 kadından birinin ve her 5 erkekten birinin hayatının bir döneminde kırık yaşayacağı, ülkemizde de 50 yaş üzerindeki her 4 kişiden birinde osteoporoz bulunduğu bilinmektedir. Aslında önlenebilen ve tedavi edilebilen bir hastalık olan osteoporoz, günümüzde önemli bir ekonomik ve sosyal problem haline gelmiştir. Menopoz sonrası dönemde kadınlarda sık görülen osteoporoz, sadece kadınların hastalığı olmayıp, yaş ilerledikçe erkeklerde de görülmektedir. Sanılanın aksine osteoporoza bağlı kemik ağrıları sık görülmemekte, ağrı çoğunlukla kırık oluştuktan sonra ortaya çıkmakta, kırıklar genellikle hafif bir travma ile veya kendiliğinden olmaktadır. Osteoporoz, omurga kemiklerinde çökme kırığı oluşturarak boy kısalığı ve kamburluğa kalça kırığı oluşturarak sakatlık ve ölüm riskinde artışa yol açabilmektedir.  Kırık nedeniyle başkalarına bağımlı hale gelen bireylerde, sosyal etkileşim azalmakta ve aktiviteleri kısıtlanan bireylerde yaşam kalitesi bozulmaktadır. Duygusal olarak da etkilenen bireylerde sonunda psikolojik problemler gelişebilmektedir.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gollerbolgesigazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler 2023 https://playdotjs.com/ bahis siteleri

siyahbet giriş